bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyâmeti
yoruldun ama buldun ey kalbim emâneti
bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
kapılıp gidiyorum saçının sellerine
gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
bir gülüşün içimde binlerce lâmba yakar
bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor
bir dal uzuyor uzuyor
bir gül kanıyor bir seher vaktinde
yanıyor bir ateş için için
içimde içimin de içinde
bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor
bir ney eriyor dudaklarımda
aşkın bir adı da yorulmamaktır.